Kısık Ateş
Blog

Güllaçın Tarihçesi

Güllaç denince akla Ramazan, Ramazan denince güllaç gelmektedir. Güllaç kaçıncı yüzyıla ait bir tatlıdır? Eskiden nasıl yapılırmış? İşte tüm detaylarıyla güllaçın tarihi...

Güllaçın Tarihçesi
Paylaş
  • 49B
  • 114
  • Kaydet

Benim sözlerime gülün

Sözü mevsiminde bilin

Ramazana mahsus ancak

Baklavalık güllaç alın

13. yüzyıla ait en eski tarifine göre, güllaç yapraklarını hazırlamak için buğday nişastası ve su veya çırpılmış yumurta akıyla yapılan sulu bir hamur saca dökülürdü. Bugün ise güllaç hamuru mısır nişastası ve sudan yapılmaktadır.

Güllaç, saray mutfağına ilk kez 1489 yılında alındı. Kastamonulu Ali Usta, elinde kalan yufkaları, saray görevlilerinin Kastamonu gezisi sırasında şekerli sütle ıslayıp bir tatlı haline getirdi. Orada bu tatlıyı beğenen saray görevlileri, bu tatlıyla beraber Ali Usta'yı da saraya tatlıcı başı olarak götürdüler.

Osmanlı döneminde güllaç yaprakları varak olarak adlandırılmıştır. Osmanlı sarayına 1573-1574 yılları arasında 19740 varak alınırken, 1642-1654 yılları arasında ise 10300 adet varak alındığı saray mutfağı kayıtları arasındadır.

Turabi Efendi, kitabında varak yapımını ''Bir çanağa 20 yumurtanın beyazını koyup iyice çırpın, sonra yavaş yavaş yarım kilogram kadar buğday nişastası ilave ederek, iyice karıştırın, sonra ince bir hamur oluşturacak kadar su ilave edip karıştırın. Fazla ısınmasını önlemek için önceden altına bir buçuk santimetre kadar kül yapıştırdığınız yuvarlak ve çok az kubbeli bir demir sacı odun kömürü ateşi üzerine yerleştirin. Orta derece ısınınca, uygun bir kaşıkla hamurdan bir büyük yemek tabağı büyüklüğünde veya daha büyük bir yufka oluşturacak kadarını sacın ortasına dökün. Bir dakikadan daha az bir zamanda bu yufka hazır olacak. ''Bu, bembeyaz ve pelür kağıdı kadar ince olmalı'' diyerek anlatmıştır. Varak yapımı ustalık gerektirir, varağın kalın olması güllacı lapa yapar, ince olması ise parçalanmasına neden olur.

Osmanlı sultanlarının sofralarından eksik etmediği güllaç, genellikle şeker şerbetiyle yapılır, gül suyu, misk, kaymak, şam fıstığı, badem veya fındık da katılırdı. Güllaç yaprakları bohça, muska veya rulo şeklinde sarılırdı. Yaprakların yumurtaya bulanarak kızartıldığı ve şerbete atıldığı bir çeşidi de vardı...

Osmanlı ve Türk Ramazan kültüründen geriye kalan en önemli miras, eski adetleri, yemekleri, gelenekleri şimdilerde pek hatırlamasak da güllaçtır. Güllaç denince akla Ramazan, Ramazan denince de güllaç gelmektedir. Pek tabii güllaç da güllü aştan güllaca dönüşürken, tariflerde de değişmiştir.

Ömür Akkor
Ömür Akkor
Yemek Araştırmacısı ve Seyyah

Yorumlar

Bu gönderiye henüz yorum yapılmamış.

Benzer Yazılar

Oytun Dağlı
Oytun Dağlı
BTA Yiyecek&İçecek Hizmetleri - Chef
Sezar Salatasının Hikayesini Biliyor Musunuz?

Kökleri Roma’ya mı yoksa başka bir yere mi dayanıyor? Sezar salatasının tarihi ve ortaya çıkış hikayesi için hemen tıklayın!

21B Görüntüleme
Kısık Ateş
Kısık Ateş
Moderatör
Kültürel Mirasımız Olan Tarhanayı Ne Kadar Tanıyoruz?

Gastronomik değere sahip olan tarhananın coğrafi işaretlemedeki yeri ve önemi nedir? Tarhana genellikle ne zaman yapılır ve nasıl kurutulur? Tarhana çeşitleri nelerdir? İşte tüm detaylar…

163B Görüntüleme
Kısık Ateş
Kısık Ateş
Moderatör
İşin Ustasından Boyozun Hikayesi

Boyozun tarihi ve kültürel önemi, onu sadece bir yiyecek olmanın ötesine taşır. Bu eşsiz tat, dostluk ve paylaşımın sembolüdür. Peki, boyozun tarifindeki en önemli sır nedir? Nasıl olur da her lokmada İzmir’in sıcaklığını hissedersiniz? İşte detaylar…

12B Görüntüleme